Erkan Oğur’a Açık Mektup

Zinar
2 min readMar 22, 2021

Hocam, ben sizi anlamayı geniş bir sürece yayarak öğreniyorum. Ilk defa lise yıllarımda varlığınızdan haberdar oldum. O gün o arkadaşımın, evinde bana adınızı söylemesi ve benim boş gözlerle yüzüne bakmam sonrasında, zaten çok fazla alkol ihtiva eden bir geceyi daha da fazla alkolle sabaha kavuşturmuştuk. Bir şeyler yerinden ebedi bir değişimi tetikleyerek oynadı içimde bir yerlerde. Yaşamam gerektiği söylenen hayatın üzerine değil, kendi hayatım üzerine düşünmeyi tanıdım o akşam, ilk defa. Müzik hayatımdaydı, merkezi bir yer teşkil ediyordu, ama siz başka bir şey yapıyordunuz. Müzik değildi yaptığınız, müziğin bir zamanlar daha masum bir anlamı vardıysa bile, artık dönülmez bir bozulmaya maruz kalmıştı. Bu tahrip edilmiş anlam, sizin yaptığınız şeye inanamamaktan gelen şaşkınlığım ebedi olmakla birlikte, dönemsel değişimlere uğrayarak sürekli yaratınıza yanlış anlamlar yüklememe sebep oldu. Çok az şey vardı, bunu görmekti sanki aslolan, zaman ile aramdaki ilişki sizden yana en çok bunu hissettirdi . Tevazuyu bilmek, anlamak, ama hakikaten anlamak gerekiyordu. Efkarlı bir akşamın fon müziği değildi bu, usta bir icracının yaratıcı gücü yüksek yorumları değildi, başka bir bilinç vardı bu seslerde. Sesi, sessizliğin içine sıkışıp kalmış, ondan kurtulmaya değil ona varmaya çalışan bir doğa olayı gibi hissetmek gerekliydi. Müzik bir tahakküm ilişkisiydi, insanın doğayı kontrol etme saplantısının ilk adımlarındandı, öncelikle bu yüzden tamamen terk edilmeliydi. Sizin derdiniz de buydu, siz bunları hiç düşünmemiş on beş yaşındaki ilk gençliğime bunu verdiniz işte. Bu güçlü bir duyguydu, dönüştürücüydü, her şeyin gözetlendiği ve kontrol edildiği bir çağda isyancıydı, süreklilik arz eden bir isyana açılan kapıydı. Ses her yerdeydi, sessizlik ise hiç bir yerde. Bu yüzden sessizliği gördüğünüz yerde tanırdınız, ancak korkardınız da. Yabancıdır o, bilinmeyendir, ona dokunmak, belki de sonsuzluğa giden bir yola atılan ilk adımdır. Yaşam, bilinen yolların yegane seçenekler olduğunu öğretirken, sessizlik bir direniştir. Size yüklediğim bütün anlamlar meşruluklarını birer birer yitirdi. Geriye giderek azalan bir gürültü kaldı. Sizin hislerinizden dökülen tüm sesler on yıl önce duyduğumdan tamamen farklı gelmekteler kulağıma. Derdinizi, nacizane, biraz daha iyi anladığıma yoruyorum bunu. Sesin bileklerine vurulmuş prangalarla olan derdinizi, hiçe ulaşmaktan başka bir gayreti olmayan derdinizi. Mütevazılıkla sürdürülen bir direnişin mücadele alanı olan sazınızı kaldırdığınız her dinletinin sonunda, sessizliğin kazanmasına belki de bir adım daha yaklaşmış olmamızı kutladığınıza inanıyorum. Bir nefeslik ömrümde, yarattığınız tüm seslerin arasından ışıldayan sessizliğiniz yaşamak için güzel bir sebep oldu hep, bunu da böyle bilesiniz.

--

--