“İnsan kendi alın yazısını kendi yazamaz; ya kabul eder, ya inkar eder.”
-Ged, En Uzak Sahil-
“My formula for greatness in a human being is amor fati: that one wants nothing to be different, not forward, not backward, not in all eternity.”
-F. Nietzsche, Ecce Homo-
Eğer sadece bir kez olsun kalbinizin teklemesine sebep olmuş, nefesinizi kesmiş, göz yaşlarınızın kontrolsüzce süzülmesine sebep olmuş bir mutlu anınız varsa, bunu o andaki sizi yaratan diğer her şeye borçlusunuz. Çekilen tüm acılar size o mutluluğu armağan etti, şimdi yaşamaya devam edip acıyı kucaklamayı sürdürmenin zamanı. Aşkın bir duyguyu garanti altına almaya çalışmayın, o sizden daha büyük olacaktır her zaman. Ölümü kabul edin ki yaşamda anlam arama gayeniz kendini beğenmişliğinden kurtulsun. Dışsal bir ahlaki sisteme değil, bizatihi var oluşunuza yaslanan bir davanın neferi olduğunuzu benimseyin. Yaratan ve yok eden acıdır, onu telkin edin, sizi nasıl dönüştürdüğüne odaklanın. Kendinizi sevmeyin, kendinizden nefret etmeyin, kendinizi tanımlayarak onu değişimin karşısında bir ana hapsetmeyin, serbest bırakın ve kabul edin. Anlama çabanızı kontrole kurban etmeyin, unutmayın ki kendinizden başka hiç kimseyi anlayamadan vereceksiniz son nefesinizi ve kendinizi anlama gayretiniz de huzurlu bir nihayete erişemeyecek. Öyle olmasını istemediğiniz her şeyin yaşamı idealize eden kendiliğinizin bir yankısı olduğunu unutmayın. Kader sizin için yazılmamıştır, sizden dolayı vardır. Bir senaryodaki karakteri pasifçe oynamıyorsunuz, o karakteri siz yaratıyorsunuz, her gün, durmaksızın. Kendi yaratımınızla aranıza mesafe koymak yerine, onun siz olduğunu kabul edin. Bu ölümün ya da yaşamın değil, her ikisini de başı dik karşılamanın çağrısıdır.